ÇABASIZLIK
Şimdiye kadar bağ kurduğum herkesi, avucumda sıkı sıkı saklamaya çalıştım. Eskilerden beri insanları kaybetmekten çok korkan biri oldum. Gitmelerinden, tercih edilmemiş yalnızlıktan çok korkarken onların hayatlarında kaybetmekten korkulmayan biri olmaktan öteye gidemedim. Bu kadar korkuyor olmak beni yanlışları göremeyen, fedakarlık ederken kendine zulmeden birine dönüştürdü. Kimi benimle arkadaşlığını lütuf gördü bana, kimi ondan ayrılmamın zorluğunu fazla takıntılı olarak adlandırdı. Yıllarca insanlara iyi niyetimi ya da karakterimi kabul ettirmekle uğraşırken bir cümleyle yeniden uyandım. Kim olursa olsun “doğru kişi için çaba göstermek gerekmez; doğru insan hayatınıza kolayca, akışta gelir.”
Doğru arkadaş, doğru ilişki, doğru herhangi bir bağ kurulurken insanlar yanınızda kalsınlar diye fazlasıyla çabalamaktan vazgeçip karşıdakiyle beraber yol almak bu işin en sağlıklısı. Bu hayatta sadece tek bir arkadaş, sevgili varmış gibi anlamlar yükleyip insanlarda değeriniz hakkında yanlış algılar oluşturmayın. Aslında bu işin kuralı çok basit tüm ikili ilişkiler iki temel üzerine kurulurken temellerin ikisinin birden güçlü durması gerekiyor ki ayakta kalabilsin.
Hayatımda yolunda gitmeyen en ufak şeyde geçmişe sitem edesim geliyor. O olsaydı her şey daha kolay olurdu diye düşünmekten kendimi geri tutamıyorum. Tüm bunları düşünürken bu hikayede olmak istememenin kendi tercihi olduğuna takılıyor kafam. Hayatına istediği zaman bağ kurup birilerini alabilenlerle istemediğinde hayatından birilerini kolayca çıkarabilenlere bazı zamanlar çok özeniyorum. Birisi bir keresinde bu kadar kısa sürede ne kadar bağ kurmuş olabilirsin ki dedi? Bu soruyu duyduğum an anladım neden insanların hayatından kolayca çıkarılabildiğimi. Çünkü benim insanlara, ilişkilere bakış açım maddi boyutta değil. Çok güzeldi ama daha güzelini bulurum deyip bakamıyorum önüme. Kalbime yakın biri beni hayatından çıkardığında sanki o küçücük kalbim yapayalnız kalmış gibi hissediyorum.
Her zaman kendi içimde karşımdakini aklamaya çalışırken dedim ya bir cümleyle uyandım. Hislerimi, düşüncelerimi, acılarımı insanlara haykırmak istedim hep. Duymanın, karşıdaki istediğinde gerçekleşecek bir eylem olduğunu farketmem çok geç oldu. Artık duyurmaya çalışmıyorum kendimi, bıraktım. Yok sayılıp görmezden gelindiğim, kendimi duyurmak için bağırmam gereken herkesten kaçıyorum artık. Benden başka bir ben yokken kendimi bu kadar hor kullanmış olmam kendime yaptığım son kötülük olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder